29 Ekim 2011 Cumartesi

koku



Migrenli bir zavallı olarak söyleyebilirim ki koku çok önemlidir. Angel ve hypnose gibi kokular bende migren krizi yarattığından koku konusunda çok hassasım. Herkesin aynı koktuğu günümüzde farklı ve fresh kokular bulmak için oldukça çaba harcıyorum. Sadece parfümlerimi değil kullandığım losyonları ve kremleri de seçerken koku önemli bir kıstas. Bütün bloggerlar Bath&Body Works Türkiye'de açılıyor diye bayram ederken ben yas tutuyorum resmen! Yurtdışında mağazasının önünden geçmem. Eğer mecbursam da burnumu tıkarım. Çünkü hem losyon hem parfüm hem de mum satan bir mağazada o kadar çok koku birbirine karışıyor ki bütün koridoru o korkunç ağır koku kaplıyor.

Boşuna bayram etmeyin kızlar, heveslenecek bir marka değil!

28 Ekim 2011 Cuma

Zalimlik nedir?



İnsanlığımdan utanıyorum bazen. Dünyamız da bu kadar zalim insanların olduğuna inanmak istemiyorum bile. Amerikalı kadınların Irak'taki hemcinslerine ihtiyaçları(!) olur gerekçesiyle vibratör ve süt tozu göndermelerini okuduğumda o kadar üzülmüştüm ki! O kadar acımıştım ki bu dünyadan bihaber ve kötülük dolu yüreklerine! Belki de gerçekten kahveleri için süt tozu kullanacaklarını ve vibratörsüz kadın olamayacağını düşünüyorlardı. Bilemiyorum ama Iraklı kadınlar hayatlarında ilk defa vibratör görüyorlardı. Pillerini kullandılar fenerleri için ve süt tozunun da ne olduğunu anlamadılar ama suyla karıştırdıklarında kireç gibi evlerini boyayabildiklerini gördüklerinde mutlu oldular.

Ülkem bu kadar zorlu günler geçirirken duyduklarıma inanmak istemedim. Biri twitter'dan yardım kolilerinden jartiyer, ortası delik erkek çamaşırları, üstünde kullanılmış ped olan kadın çamaşırları ve topuklu ayakkabılar çıktığını söylediğinde inanmadım. Bana kendi elleriyle ayıkladığını anlattı. Bugün sanatçılardan biri de topuklu ayakkabıların doğru olduğunu söyledi.

Ne kadar acımasızsınız. İçinizde Allah korkunuz yok mu? Düşünsenize evinizin içinde neler var? Çok sevdiğin telefonun, kıyafetlerin, bilgisayarın, kardeşinin ders kitapları, televizyonun, çorabın, paran, altınların, sevgilinin sana aldığı ilk gül ve günlüklerin, Kuran'ın, kitapların ve dergilerin, babanın gözlüğü veya dedenin hırkası vardır. Hepsinin birden yok olduğunu düşün. Hepsinin tonlarca betonun altında kaldığını düşün. Daha dün internet kafede oyun oynadığın kuzeninin, telefonla konuştuğun ananenin veya yeni doğmuş yeğeninin o tonlarca betonun altında olduğunu düşün. Ailenle sokakta kaldığını, giyeceğinin, tuvalete gidecek yerinin, yemeğinin olmadığını, soğuktan korunmak için başkalarının verdiği battaniyelere sarılarak ısındığını düşün. Hem bu haldesin hem de kayıplarına ağlıyorsun. Ciğerin yanıyor ama yaşamak zorundasın.

Ey Allah'tan korkmayan, insan diyemeyeceğim yaratık!Sen bu haldeyken düşündüğün tek şey jartiyerini giyip seks yapmak oluyorsa sen bir sapıksın. Gidip tedavi olman gerekir.

26 Ekim 2011 Çarşamba

日本ありがとう!




Japonları çok severim. Bütün dünyadaki bütün milletler birbirine benzemeye çalışırken onlar hep farklı oldular, benliklerini hiç kaybetmediler. Sabır ve saygı kelimelerinin karşılığı olan Japonlar Türk Büyükelçiliği'ne iyi dileklerinin ve para yardımlarının olduğu zarflar bırakıp kaçıyorlarmış. Yardım yaparken görülmemek için hemen uzaklaşıyorlarmış. Binlerce dolar birikmiş posta kutusunda.

Yazılanlar ise "siz bize yardım ettiniz biz de size yardım ediyoruz. miktar küçük ama umarım birilerinin işine yarar." şeklindeymiş. Böyle bir ulusa saygı duyulmaz mı? Böyle bir ulus saygıyı hak etmez mi? Bayılıyorum onlara!


NOT: Yazının başlığı Japonca'da "Teşekküler Japonya" anlamına geliyor.

25 Ekim 2011 Salı

düğüm

boğazımda bir düğüm var. ne haber izliyorum ne internette haber okuyorum ne de videoları seyrediyorum. göz ucuyla baksam içimden haykırarak ağlamak geliyor. ülkem acılar içerisindeyken ve bu kadar safken, yanlızken ne kadar mutlu olabilirim ki?

Allah yardımcıları olsun, bu zor zamanlarında hem şehit annelerinin yakınlarının hem de depremzedelerin Allah'ım onlara sabır versin.

23 Ekim 2011 Pazar



Rosie, Allah belan versin bu kadar mı güzel olur insan!

binlerce ayakkabı ve vicdanım

Kadınların yüzde 90'ında bir ayakkabı deliliği baş göstermeye başladı son beş yılda. Zaten çok sevdikleri birşeyle aşk yaşamaya ve tatminsiz olmaya başladılar. Bazıları için sorun değil çünkü en fazla 200 tl verir bir ayakkabıya. Ama iş ünlüler dünyasına gelince değişiyor kurallar. Her biri binlerce dolar olan bu ayakkabı koleksiyonların değeri trilyonları bulabiliyor. Bana sorarsanız ben bu kadar ayakkabım olacağına beş taneyle yetinmeyi ve bana fazla gelen paramla da hastane falan yaptırmayı tercih ederim. Neyse Khloe'nin veya Rachel'ın bu tarz vicdan hesapları yapmadığına eminim. Onların kafası rahat nasılsa!

khloe kardashian'ın ayakkabı dolabı:




Rachel Zoe'nin ayakkabı dolabı


22 Ekim 2011 Cumartesi

20 Ekim 2011 Perşembe

kafama sıkıyorum!



Kaç saattir başım ağrıyor. Aslında ağrımıyordu. Ne zaman başladı ve ben ne zaman ağrıdığını fark ettim bilmiyorum ama ağrıyor işte. Farkındalığım önemli değil. Ne güzel ağrımıyordu lan ne oldu şimdi diye düşünürken baş ağrısına sebep olan şeyleri düşündüm. Biri mutsuzluk. Mutsuzluk ve kardeşi depresyon geldiğinde başım ağrır. Bir diğeri kafamın sürekli düşünmekten ve düşüncelerden dolayı balatayı sıyırmış olmasıdır. Bu üçü kafamda sevişirken uykusuzluk doğuyor haliyle bu uygunsuz ilişkiden.

Sabah beşte yatıp beş saat uyuduktan sonra onda kalkıyorum. Sonra da başım uykusuzluktan ağrıyor. Başı ağrıyanlar kafamda filler sevişiyor derken neyi kastediyorlar acaba? Filler sessiz sakin seks yapan kocaman hayvanlar. Benim başım ağrıdığında daha çok ve migrenim tuttuğunda genelde küçük adamlar iş başı yapar. Çevremdeki herkes bilir bu küçük adamları. Bunlar beynime girerler. Amaçları beynimin dış çeperine sürekli vurarak zonklama etkisi yaratmak, gözümü içeriden iterek göz yuvarlağımı dışarı çıkarmaya çalışmak ve şakaklarıma matkapla içeriden delikler açmaktır.

Saçımı sıkı sıkı topuz da yapmadım niye ağrıdı şimdi bu başım! OF! Umarım migrenim tutmaz da yarın hiç gitmek istediğim iş görüşmesini ertelemek zorunda kalmam.

ilk evlenen :)


Beyonce - Single Ladies Mplay

yıllar önce Nursev'in Renkli Bilezikli Kızı E. ve Oya'nın Kızı B. ile birlikte girls night out yaparken bu şarkıyla birlikte dans etmiş ve çok eğlenmiştik. O kadar çok gülmüştüm ki her gülme krizinden sonra olan oldu ve karnıma ağrılar girerek gülmek yerine ağlamaklı kahkahalar attım!

üçümüz bu dansta çok iyiyiz ve ilk evlenenin düğününde sağ kalan iki kişi olarak bu dansı yapmamızı teklif ediyorum! Tamam muhteşem abiyelerimiz ve harika saçlarımız biraz engel olacak ama biz yine de yaparız!

xoxo girls!

crazy stupid love with ryan




Bazı adamlar karizmatiktir. Yani yüz hatları heykeller gibi değildir ama belirli bir karizma sahibidirler. Ryan Gosling bu bloga ikinci kez konu oluyorsa bunun sebebi bugün izlediğim, tam bir romantik komedi Crazy Stupid Love filmi değil. Ryan Goslinge beslediğim aşk.

Erkekler hani zorlanıyorlar ya kadınları anlamakta. Aslında çok basitiz anlamıyorlar. İlk anahtar kelime karizma. Bu biraz doğuştan sahip olunan bir yeti olsa da zorlamakta fayda var! İkincisi kendine güven ve bunun getirdiği tarz. Üçüncüsü kadınları dinlemek! Üç altın kuralı uygulayan erkeklerin karşısında kızların mum gibi eriyeceklerine eminim! Bu kıyağımı unutmayınız ;)

Hayatta iki adamı çok ama çok beğendim. Ses tonlarını, gözlerini, kıyafetlerini, takılarını,(erkekte çok seviyorum, ne yapayım:)) entellektüalitelerini vs. Bunlardan biri Ryan biri de muhtemelen gay. Yani biri Hollywood aktörü diğeri gay bir mimar! Hmm sanırım yalnız olmam çok normal! HA HA!

19 Ekim 2011 Çarşamba

zayıfım zayıfsın zayıflar.



Bize dayatılan güzellik ve estetik imajlar (görüntüler bütünü anlamında kullanıyorum bu kelimeyi, tarz değil) öyle korkunç ki! Kadınlar zayıf ve trendy, erkekler zayıf ve trendy olmak zorunda. Herkes her şeyi bilmek, süslü püslü olmak zorunda. İşin sosyolojik ve psikolojik zararlar veren kısmı tartışılmaz ama eminim Adele bile zaman zaman "Allah'ım ben niye böyle muhteşem bir sesle Rihanna gibi mayokini giyip dans edemiyorum?" diye üzülüyordur.

kağıt=ağaç




Bugünlerde pek çok sıkıntının yanı sıra bir de şu var: İnsanlar acımasız. Gerçekten acımasız. Kuşe kağıda basılmış, bloggerlara gönderilen şu kataloglara bakıyorum da hepsi için ne kadar çok ağaç yok edilmiştir. Neden ağaçlar yok edildi? Blogger iki dakika göz gezdirsin, aferin kaliteli iş yapmışlar desin ve internette "ay yeni kataloglar olayy" falan yazsın.

Bu kataloglar mail atılabilir veya geri dönüşen kağıttan yapılabilir. Ama kimse o kadar düşünceli değil.

NOT: Koton'a düşman falan kesilmedim, sadece tesadüf oldu.
NOT2: Bloggerlar markalardan daha düşünceli. Ağaca yazık kardeşim ne gereği var diyorlar.

Uzak ihtimaller

Uzak ihtimal ama bir mucize bekliyorum.

14 Ekim 2011 Cuma

KOTON'A MEKTUP



Sayın Gülden Yılmaz,

Size bu mektubu yazmamın sebebi KOTON gibi hızla büyüyen,ürün segmentini her geçen gün geliştiren, yüzlerce mağazası ve çalışanı ile 60 milyon euro cirosu olan dev bir Türk markasının sosyal medya gibi artık dünyadaki bütün markalar tarafından kabul gören bir mecrada başarısız kalması ve KOTON markasını çok seven bir tüketici olarak bu durumdan rahatsız olmamdır.

Gülden Hanım, Facebook'un dünyada 400 milyon ve Türkiye'de 22 milyon kullanıcı sayısı var. (Size bu yazım ulaştığında büyük ihtimalle binlerce kişi daha eklenmiş olacağından sayılar değişmiş olacak.)İnternetin, özellikle Facebook'un tüketiciler üzerindeki etkisini anlatmayacağım, zaten biliyorsunuzdur. Ancak bir tüketicinin bir markayla yaşadığı pozitif bir deneyimi 7 kişiyle, negatif bir deneyimi ise tam 24 kişiyle paylaştığını biliyor musunuz? Bu sayılar elbette internet ortamında ikiye üçe katlanıyor.

Öncellikle bu yazıyı paylaşmamdaki amacım markanızın daha doğrusu Facebook sayfasında 103.391 kişinin takibe aldığı markamızın çok kötü yönetildiğinden haberdar olmanızdır. İlk olarak markanın adı Koton diye yazılır, koton diye değil. Böylesine büyük bir hatayla açılan sayfa Türkçe'nin yanlış kullanılması,tüketicilerin öneri ve şikayetlerine cevap verilmemesi, alakasız konularla markanın benliğinden uzaklaşılması gibi hatalar yapmaktadır. Bir markanın böylesine önemli bir mecrada kullandığı dil MSN'de sohbet etme dili olmamalıdır. Çoğu kez hem tarafımdan hem başka kullanıcılar tarafından uyarı almasına rağmen Facebook profilinin yöneticisi bizi dikkate almamakla kalmıyor, sürekli bozuk bir Türkçe ile markayla alakasız paylaşımlar yapmaya devam ediyor. Amacı sayfanın istatistiklerde çok tıklanan marka olması mıdır? Asıl hedef KOTON markasının imajına katkıda bulunmak, tüketicileri yeniliklerden ve kampanyalardan haberdar edip sayfayı güncel tutarak tüketicinin zihninde diğer markalardan önce hatırlanır kılmak, markanın bilinirliğini arttırmak ve diğer pazarlama faaliyetlerine yardımcı olmak olmalıdır.

Sizin şu anki konumunuza çok çalışarak ve yılmayarak, devlere kafa tutarak geldiğinizi,detaylara önem veren titiz bir yönetici olduğunuzu ve KOTON markasını kızınız gibi gördüğünüzü bir çok röportajınızda okudum. Sizden ricam sosyal medyanın yönetimi konusunda ya başarılı bir Pazarlama İletişimi Uzmanı ile çalışmanız ya da sosyal medya ajansları ile bağlantıya geçerek dışarıdan profesyonel yardım almanızdır.

Bu önemli konuya duyarsız kalmayacağınızı diliyorum.

Kader KILIÇ

13 Ekim 2011 Perşembe

Gercekler acıdır.

Şimdi havalar soğumaya başladı ya hemen hepimiz güzelim çizmelerimizi ve taytlarimizi, trenckotlarimizi çıkarmaya başladık. Trenckot özellikle ince belli kadınlara ve uzun boylu erkeklere cok yakışıyor. Ama konumuz taytlar:)

Tayt herkese yakışmıyor. O kadar rahat ki tayt giymek yakışan yakışmayan herkes giymek istiyor haliyle. Kocaman bir popunuz, soba bacası gibi kapkalin bacaklarınız yoksa yakışır. Ama tayt konusunda su da bir gercek ki erkekler tayt konusunda cok hevesliler. Bir arkadasım zamanında bana " tayt giyen kızların popolarina aramızda puan veriyoruz. Tek tek bakıyoruz. Topuklularla giyince daha da guZel oluyor. Bütün erkekler bakıyor valla" demisti. bu ufak itiraf siz de de poponuza puan verilmesini istemiyorsanız üzerinize poponuzu örtecek bır tunik veya gömlek giymek için teşvik edici olmadı mi? :)

Not: bloggerin yeni app'i sayesinde telefondan post girebiliyorum:) yasasın!

9 Ekim 2011 Pazar

Neden yalnızım?



Seda Diker'in harika bir sözünü okudum dün.

" Tavuklarda sabah olduğunu görüyorlar ama ötmüyorlar. Bu horozların işi. Rolleri karıştırmayın." Sabahları ötmeyi horozlara bırakmayan tavuklardanım. Bu yüzden de yalnızım. İşte bu kadar basitmiş! Hahha!

6 Ekim 2011 Perşembe

köylü gızı Blair!



şaka mısınız ya? gerçekten! Seriouslyyyy?? demek istiyorum ağzımı büzerek! Bu imajdan daha korkuncu bu imajın bir sezon devam edecek olması! O kaşlar o makyaj o ruj! Allah'ım! Dünyanın en gerzek senaryosunu ve en şık oyuncularını barındıran dizide ki bu köylü kızını ya derhal yok etsinler ya da sonsuza kadar styling'ini Tom Ford veya ne bileyim Sarah Burton'a falan versinler!

3 Ekim 2011 Pazartesi

game of thrones



Geceleri uyumuyorum. Dörtte veya beşte yatıp sabah onda kalkıp gündüz yarım saat tekrar uyuyorum. Bu alışkanlığım üniversiteden başladı. Neyse. Önemli olan nokta şu ki uyumadığım zamanlarda çok güzel kitaplar okuyup, dizi veya film ne varsa seyrediyorum. Çok uyuyup ne yapacağım ki? Hayat zaten çok kısa.

Neyse sürekli dizi izlediğim için dünyada hangi diziler son moda, Amerikalı gençler hangi oyunculara ölüp bitiyor biliyorum!En son Game of Thrones dizisini izledim. Hayatımda izlediğim en güzel dizilerden biri. Peki bu güzellik ne olacak? En son Taygeryan ve Ejderhanın kızı Khalessi. Erkek olsam dudakları ve göğüsleri silikonlu ve kat kat boyalı mankenlerden ve şarkıcılardan derhal iğrenir bu güzellikle ilgilenirdim. Ne bileyim fotoğraflarını bilgisayarıma kaydeder açar açar bakarım. Neyse ki erkek değilim de tek bir fotoğrafla post yapıyorum.:)

NOT: Platin saçlar ve açık kahve kaşlar ne kadar farklı ve seksi. Özellikle renkli gözlü ve beyaz tenli kadınlarda. Bu tarzı deneyince ya kurban ya kraliçe oluyorsun. Arası yok!

2 Ekim 2011 Pazar

ol-ma-mış!


Meryem Uzerli yani nam-ı diğer Hürrem Sultan Vogue Türkiye'ye röportaj vermiş. Vogue Türkiye'de şimdiye kadar gördüğüm en korkunç styling diyebilirim. Bu kadına bu kıyafetler, makyaj eli ağzında seksi pozlar olmamış. Yapmacık ve çirkin durmuş.

Ah Ryan!



Ryan : "“Look, this is crazy. I don’t understand how I’m here, living this life, wearing this suit. I assume I’m going to pay for it someday.”

I am telling you Ryan, don't be afraid. This is called "destiny".

i am fine. i am just not happy.

Yıllarca tanıdığını sandığın insanları tanımamaya başladığında ve buna hiç şaşırmadığında olgunlaştığını anlıyorsun. Hüzünlü.

9gag?



SURE!!!

marka felaketleri vol.1



Journey markasından hiç alışveriş yapmadım ve yapmam. Markayla tek yakınlığım ablamın sürekli ceketlerin içine giydiği askılı veya kısa kollu düz bluzlarını oradan almasından ibaret. Ama bugün yine ablamla birlikte olduğum için girdiğimde öyle birşey gördüm ki! Keşke görmez olsaydım. Journey sanki çokta gerekliymiş gibi Anne-kız koleksiyonu çıkarmış. İyi halt etmiş! Koleksiyonda yetişkin kıyafetlerinin aynısı kız çocukları içinde dikilmiş. Ama zaten tarzı kötü olan bir firma için hem gereksiz ve çirkin hem de külfetli bir felaket olmuş. Allah aşkına kim kızına kahverengi ceket giydirmek ister???? Hayatımda gördüğüm en çirkin şey olabilir.