7 Mart 2012 Çarşamba

iki ile iki dört etsin diye yalvarırken..

hastane, ev, hastane, hemşire,kafeterya, hastane odası ve odanın bulunduğu kattın koridoru, ilaç,serum,morfin,ağrı,çay,gözyaşı, eve git duş al geri gel, temple run, sedye, röntgen, onkoloji, baş ağrısı, bel ağrısı,hasta bakıcı, mide bulantısı, hastane, radyoterapi, kemoterapi, parasentez, morfin, ağrı bandı, gözyaşı, tansiyon, şeker, çocuklar, morfin, onkolog, gösyaşı, çığlıklar, ilaçlar, serum, gözyaşı

bu şekilde geçiyor günlerim. dolayısıyla blog yeniden öksüz kaldı. Tıp ile mühendislik birbirinden o kadar farklı ki. mühendislikte bir sistem kuruyorsun ve işliyor, 2 ile 2 yüzyıllardır 4 ediyor. mühendislikte bir simülasyon kuruyorsun çalışıyor. organizasyon yapıyorsun yürüyor. tıpta (onkolojide) bazı ilaçlar ve bazı yöntemler var. onları uyguluyorsun. ya tutarsa diye vücuda ilaç mayalıyorsun. nasreddin hocanın gölü nasıl maya tutmadıysa ilaçlarda işe yarayamabiliyor. onkoloji öyle bir dal ki tedaviler tamamen vücudun vereceği tepkiye bağlı. yani onkolojide iki ile ikiyi topladığında kaç edeceği hastadan hastaya değişiyor. çok garip.

uzunca bir süredir hastanede olduğumdan farklı farklı hayatlara şahit oluyorum. bir ara onları da yazacağım.

bu tepeler hep karlı