29 Temmuz 2010 Perşembe

Tikkat tikkat! Bu bir tatil yazısıdır!

Maalesef bir haftalık İspanya tatilim son buldu! :( O kadar güzel bir ülke ki! Gezi raporumuza başlıyoruz!:)

Gezdiğim şehirleri tanımlarsam;

-Barcelona: Şehir sabahlara kadar dens dens dens modunda...İspanyol değiller, Katalanlar. Zaten orası Katalunya bölgesi olarak geçiyor ve İspanyol'lardan nefret ediyorlar. Yani İspanyol yakışıklısı aradık bulamadık! Alışveriş ve salak salak gezmek için ideal. Bir de Gaudi'nin müzesini gezebilirsiniz. Burada inanılmaz güzel alışveriş merkezleri var ve indirim sezonu olduğu için bolca alışveriş edebildim:) Dikkat ettim fast fashion( Zara, Stradivarius, H&M gibi sıklıkla koleksiyon çıkaran markaların sektörüne denir.)konusunda uzmanlar ama parfümeri daha ucuzdu.vergilerden kaynaklanıyor olabilir. Taşıyabilsem bir sürü krem, losyon, parfüm falan alırdım.

-Madrid: Sadece Museo del Prado'su yani Prado müzesi için bile gidilir! Ben diyeyim Ankara kadar siz deyin Yozgat kadar bir müze! Üç saat gezdik daha yarısına gelmemiştik. Goya'dan Velásquez'e kadar herkes orada! Rodin'in Üç Güzeller'ini gördük daha ne olsun! Şehirde İspanyol yakışıklıları gani gani, turist az, sanat ve kültür meraklıları için sergiler, tiyatrolar peş peşe...Gece Flamenko dansını izlemeye gittik. Gerçek çingelerin dansıydı. Duyguları bu kadar keskin ve heyecanla sunan başka bir dans daha yok. Tango var diyeceksiniz. Bunun yanında hiç kalır! Tango romantikse flamenko tutkuludur:) Madrid'de üç gün kaldım, doyamadım.

-Figueras: Şehirde birşey yok. Sadece Salvador Dali'nin hem evi hem de müzesi var. Hayranı olarak büyük bir heyecanla gezdim. Orjinal heykellerini ve tasarımlarını görmek çok garipti. Tıpkı yıllarca platonik aşık olduğun çocuğu öpmek gibiydi. Kesinlikle gidilmesi gereken bir yer.

-Gerona: Sessiz, sakin ve Venedik'i andıran bir şehir. Eski musevi mahallerini gezmek enteresandı. Koku filminin doğum sahnesi burada çekilmiş.

-Toledo: Tam bir film seti gibiydi. Ortaçağ'dan kalma şehrin yapısı hiç bozulmamış. Orada giydiğim platform topuklularım yüzünden yeri öpüp her yanımı mosmor etsem de değdi. :) Bir de şehrin tamamı toprak tonlarında evlerden oluşuyor ama köprü demirleri fuşya! Gay belediye başkanının en sevdiği renkmiş:)

İşte böyle!

Fotoğraf yükleymiyorum, bir sorun var galiba:/ Ama sonra söz!

16 Temmuz 2010 Cuma

Flamenco Fire





Hayatım boyunca en merak ettiğim yerlerden bir ülke olan İspanya'ya gidiyorum. Barcelona ve Madrid gezim toplam 8 gün 7 gece sürecek ve bu tatilde yepisyeni makinem Canon 550 ve en çok sevdiğim "Neden fotoğraf çekmelisin?" postundan anımsayacağınız kardeşlerim de bana eşlik edecek. Heyecanım dorukta!!!


Geldiğimde bu blog İspanyol müzikleri, fotoğrafları ve anılarıyla dolacak haberiniz ola! :)

10 Temmuz 2010 Cumartesi

İşgüzar blogger!



Ben blog yazmadan yıllar önce iyi bir blog okuyucusuydum. O kadar çok blog takip ediyorum ki Readerımda saatlerce takılabilirim. Bu yüzden blogsfer dünyası ile ilgili genel kültürüm geniştir. Neyse, dikkat çeksin diye koyduğum başlıkla alakalı konuşmaya başlayayım yoksa okumayı bırakacaksın:)

Blog yazarlarından bazıları hediye vermeyi çok seviyorlar. Sürekli bir hediyeleşme, kendilerini takip edenlere krem, kalem, kıyafet, çanta, bilet, ıvır zıvır vermeye bayılıyorlar. Bende hediye vermesini ve bit tabi (böyle mi yazılır bu yahu?) almasını çok severim. Ancak bu noktada bloggerlar biz normal insanlardan farklılaşıyorlar.

Öncelikle çoğu blog yazarı hediyeyi kazanmanız için size bazı şartlar sunuyor. Şöyle başlayan cümlelerle geliyor bu şartlar: "Şekerlerrrrrrr bu 3 dolara Amerika'dan aldığım kremi kazanmak için önce bloguma üye olun. Sonra blogunuz varsa orada benden bahsedin ve linkimi verin. Sonra da bu posta yorum yapın. Sonra kargo ücreti size ait olacak şekilde bana adres bilgilerinizi verin. sonra...."

Yani sana 3 Dolara aldığı dandik kremi verebilmek için o kadar çok şey istiyor ki! Ben bir gün buradan hediye vermek istersem canımın istediğine veririm, peh! Ya da "Arkadaşlar size hediye vermek istiyorum random olarak bir kişiyi seçeceğim" derim.

Zannedersin ki Swaroski taşlı Led TV hediye ediyor haspam! Of blogger kızlar of!

* Görsele bayıldım! Çoğumuzun üzerinde Hello Kitty'li pijamalar ve saçımız kalemle veya etrafta duran kaşık gibi aparatlarla toplanmış bir şekilde post hazırlar -ki ben şu anda öyleyim - bazı kadınlar böyle de post yazabiliyormuş! :)

8 Temmuz 2010 Perşembe

Miss Marionette




Günseli Sepici adlı siyah gözlü ve tatlı dilli, inanılmaz şirin ilustrasyonlar çizen ve bunların takılarını yapan birini tanıdım ve hemen sizlerinde tanışmasını istedim. Çizimleri kadar tasarımını da beğeneceğiniz sitesi * ve blogu ve de son olarak Facebook grubu var...Harika çizimlerinin yanı sıra sadece size özel olabilecek takılar için bu iletişim adreslerinden birinden ona ulaşabilirsiniz. Takıların yanında gelen çizimler ise ömür boyu saklanacak kadar güzel.

*İtiraf ediyorum sitesinin tasarımını çok kıskandım! Keşke o kadar güzel bir sitem olsa...Açıp açıp bakardım:)



Veee Günseli Sepici'nin gözünden ben...:) O kadar beğendim ki çıktısını alıp duvarıma asacağım:) Çok teşekkürler Günseli! <3

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Minnoş Vol.2

Minnoş şeyler serisinde sırada Mini Melissa'lar var...O kadar tatlılar ki!


1 Temmuz 2010 Perşembe

Yalanlar ve Kadınlar



Genel olarak yalandan iğrenirim. Gerçekten! Çevrendeki herkes yalana batarken, “Yok anacım ben yalan söylemeyeceğim, bataklıktaki gül olacağım” desen de çekiliyorsun dibe, farkında değilsin. Bir sürü yalana alet olabiliyorsun istemeden. Ama yalancıların cinsiyeti olur mu? İşte bunu irdeleyeceğiz bugün sevgili ve de pek muhterem okuyucu!

Hani düşüncelerini dürüstçe söyleyebilen kadınlara "erkek gibi" derler ya, aslında ne kadar yanlış. Dürüstlük erkeklere mahsus değil ki! Ne saçma! Sanki hepimiz birer Hürrem Sultan’ız da çevremizdeki erkekleri fır döndürüyoruz. Peh!

Ama yıllarca bu söylem beynimize kazınmış! Hadi kabul ettik diyelim o zaman bende diyorum ki; “Kadınlar, erkeklerden daha erkek! “ Neden mi? Çünkü biz güzel yalanlar söyleriz, kimsenin canını yakmayan… Siz ise kanırtarak acıtan yalanlar söyler ve ardından PES turnuvanıza dönersiniz.

Tamam, biz de sütten çıkmış ak memeliler değiliz ama siz de çok fenasınız canım!
Yıllar süren bilimsel araştırmalarım ve gözlemlerim gösterdi ki erkekler yalanda bizden daha başarılı! Gözlerinin içine bakarak, ellerini ellerinin arasına almış ve kulağına “Seni Seviyorum” klişesini fısıldarken gerçekten sevmeyen bir erkeğin karşısında, beyin loblarımızın gelişmişliğinin veya karmaşık olayları daha kolay çözebilmemizin pek bir önemi yok aslında.

Çünkü biz O’na inanırız.


NOT: Görseldeki adamceğiz ise bütün Amerikan halkı çok dürüst ya!Halkına yalan söylediği için görevinden alınan B. Clinton. :)Ama gözlerini kapadım!Ne de olsa o bir YALANCI!